102 Yaşındaki İleri Görüşlü Mimar I.M. Pei Mücadeleyi de Zaferi de Tatmış
2017 yılında, saygıdeğer Çin kökenli Amerikan mimar I.M. Pei’nin 100. yaşının şerefine, New York’ta bulunan Rockefeller Center’ın 65. katındaki efsanevi Rainbow Room’da bir parti düzenlendi. Louvre’daki cam piramidin dahiyane mimarı, ünlü gözlükleriyle bir asrı devirmişti. Tekerlekli sandalyesinde otururken, yüzünde sıcacık gülümsemesiyle kendine özgü çekiciliğini ortaya koyuyordu.
Pei, bu yıl Mayıs ayında 102 yaşında vefat etti. Pritzker Mimarlık Ödüllü mimarın, Batının modern mimarisiyle, Doğunun peyzaj gelenekleri arasında köprü olan eserleri, zaman içinde benimsenmiş ve takdir edilmiştir.
Fransız gazetesi Le Figaro‘nun bir zamanlar “felaket” bir tasarım olarak adlandırdığı cam piramit, daha sonra Paris kartpostallarında tipik bir görsel olarak, neredeyse Eyfel Kulesi’ni gölgede bıraktı. Louvre’un baş yöneticisi Jean-Luc Martinez yapıyı, “müzenin modern sembolü” olarak adlandırıyor: Mona Lisa, Milo Venüsü ve Semadirek Kanatlı Zaferi gibi eserlerle aynı düzeyde olan bir başyapıt.
Pei’nin diğer projelerinin birçoğu, tıpkı cam piramit gibi önce kötü yönde eleştiriler almış, sonradan övgülere boğulmuş. Ulusal Sanat Galerisi’nin köşeli yapıdaki mermer ve camdan oluşan East Building binası, zamanında gereğinden fazla modernist bulunmuştu. Sadece asıl binaya ek olan bir sanat galerisiyken, sonradan neredeyse tüm dünyanın hayran kaldığı bir yapıya dönüştü.
Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan mimari eleştirmen ve yazar Carter Wiseman, Pei’nin daha sonra hayata geçirdiği projeleri en iyi eserleri olarak görüyor. Wiseman, Pei’nin “kadim sesleri dinleyebilme ve bu sesleri taklitçiliğe kaçmadan veya Disneyvari olmadan gerçeğe dökebilme hassasiyetini ve becerisini” överken, şu örnekleri veriyor: Japonya’nın Kyoto şehrinin güneydoğusunda, dağların arasında yer alan Miho Müzesi ve Katar’ın başkenti Doha’da bulunan İslam Eserleri Müzesi’nin kübik doğası.
Pei, başarıya ulaşmak için uzun bir yol yürümüştür. Çin’in Guangzhou şehrinde doğan mimar, sömürgeye ait Beaux Arts binalarıyla çevrili Şangay’da ve çevresinde büyümüştür. Annesini kanserden kaybetmesinin ardından, mimar olmak için 18 yaşında ABD’ye taşınmıştır. Pei, önce Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT), sonra Bauhaus okulunun kurucusu Walter Gropius’un rehberliğinde Harvard’ta eğitim almıştır. Ardından I.M. Pei & Partners’da (daha sonra “Pei, Cobb, Free & Partners” olmuş) onlarca yıl çalışarak, etkileyici bir portföy oluşturmuştur. Ancak Pei çoğu zaman kendisini, Philip Johnson gibi çağdaş mimarların gölgesinde bulmuştur.
Boston’da bulunan Hancock Kulesi (Pei’nin uzun dönem ortağı olan Henry Cobb’un eseri) gibi binalar, kalite kontrol sorunları ve bütçe aşımı dahil, farklı nedenlerden dolayı mercek altına alınmıştır. Pei’nin beton konusundaki ustalığına ve binalarının yapısal bütünlüğüne gösterdiği takıntılı dikkate rağmen bu sorunlar, genelde mimarın kontrolünün dışındaki faktörlerden kaynaklanmıştır. Wiseman’e göre, bu tartışmalar bir yana, Pei’nin eserlerinin bu denli geç övgüye kavuşmasının asıl sebebi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı (1984’te Fransız Tarihi Anıtlar Komisyonuyla yapılan bir toplantıda birisi Pei’ye, “Burayı Dallas’la karıştırma!” diye bağırmıştı) ve mesleki züppeliktir.
Pei’nin, New York’lu müteahhit William Zeckendorf, Sr. için, kariyerinin ilk yıllarında tasarladığı ticari eserler, Wiseman’a göre, “bir Harvard Tasarım Okulu mezunu için, kalibresinin bir adım aşağısındaydı.” Yine de bu deneyim, Pei’nin içgüdüsel çekiciliğini ve sertliğini geliştirmesine yardımcı oldu. Pei, üst düzey müşterileri memnun etmek üzere, kariyerinde bu niteliklere başvurdu ve zorlu görevlerden başarıyla sıyrıldı.
Bu örneklerden biri, parlak beyaz betonarme kulesiyle ve Boston Limanı’na bakan cam kaplı avlusuyla John F. Kennedy Başkanlık Kütüphanesi ve Müzesi‘dir. Yapı, inişli çıkışlı geçen 13 yılın ardından tamamlanmıştır. Wiseman’ın I.M. Pei: Amerikan Mimarisinde Bir Figür adlı biyografisinde, seçim komitesine başkanlık eden Jacqueline Kennedy, Pei için “Tıpkı Jack gibi, çok şey vadediyor,” diyor.
1964’te proje kendisine verilmeden önce Pei, başkanın eşini kendi ofisinde, içinde onun en sevdiği çiçeklerden oluşan bir buketin yer aldığı bir vazoyla karşılamıştır. Wiseman, “Bazıları bunu, gülünç bir tezgahtarlık olarak yorumlayabilir. Oysa ben bunu, yüksek zekanın ve nezaketin bir işareti olarak yorumluyorum,” diyor.
Müzenin ilk yöneticisi Dan Fenn, Cambridge’in varlıklı sakinleri arasında, hem müze fikrine hem de müzenin tepesi kesik cam piramit şeklindeki özgün tasarımına şiddetle karşı çıkanlar olduğunu söylüyor. “Dediler ki ‘Alın bunu, başka bir yere koyun. Bermuda şortlu Peoria’lıların burada bebek arabası gezdirmesini istemiyoruz. Bu yapı, Harvard Meydanı’nın narinliğini yok eder.’ Bilmiyorum hiç gittiniz mi ama Cambridge çok da narin bir yer değildir.” (İşte o piramit, on yıllarca sonra Louvre’un tasarımında yeniden ortaya çıktı.)
Fenn, sonunda projenin Boston’ın Columbia Point yarımadasındaki şimdiki yerine taşındığını söylüyor. Harvard’ta bir müze inşa etmeyi uman Pei yıkılmıştı. Zarif biri olmasına rağmen Pei, vizyonunun bütünlüğüne sıkı sıkıya sarılmıştır. Kennedy ailesinin üyeleri önünde yeni konseptinin sunumunu yaptıktan sonra, 90 saniye boyunca neredeyse mutlak bir sessizlikle karşılaştığında bile, bu tutumunu korumuştur. Fenn, bu sunumu anlatıyor: “Muhteşem bir insan olan Sargent Shriver, yüzünde meraklı bir ifadeyle Pei’ye bakıp, ‘Tasarımınız mutlaka güzeldir ama bunun John Kennedy’yle ne alakası var?’ demişti.”
Fenn, daha sonra köşeli noktaları yuvarlayabilir miyiz diye sorduğunu söylüyor ve ekliyor: “Fikrimi beğenmemişti. Görüş ayrılığı yaşıyorduk. Kendisi cam piramidi, bir meditasyon yeri olarak adlandırıyordu. Bense ismin çok kötü olduğunu düşünmüştüm. Çok aptallık etmişim. Ona dedim ki: ‘İnsanlar o şeyin dibinde kendilerini minicik hissedecek,’ ve şu an düşündüğümde bu aslında muhteşem bir özellik. Ona çok hayranım. Farklı görüşlere sahip olsak da daima çok kibardı ve nazikti. Hiçbir şeye bozulmazdı, öyle biri değildi.”
Tarih, o yapıyı çok geç anladı. Yönetici Alan Price, Ekim 1979’daki açılışından sonra, inanılmaz bir popülerlik kazanan ve pek çok renovasyon geçiren kütüphanenin kısmen, Pei’nin eski başkanın açık görüşlü ideallerine sempati duyduğu için var olduğunu söylüyor.
Price şöyle diyor: “Yapının, Pei’nin Kennedy’den ne kadar ilham aldığını yansıttığına inanıyorum. Büyük bayrağıyla cephe çıkıntısının muazzam alanı, olağanüstü ve ebedi. Başınızı yukarı kaldırmaktan kendinizi alamıyor, bayrağı görüyor, olanların ve olmuş olabileceklerin muhteşemliğini deneyimliyorsunuz.”